Arama

Kayıtdışı istihdamın bazı olumsuz etkileri

MUHARREM EFE

MUHARREM EFE

Sosyal Güvenlik Denetmeni

Kayıtdışı istihdam uygulaması, işverenler açısından ilk bakışta maliyet avantajı gibi görünse de, uzun vadede telafisi çok zor olan hukuki ve mali yükümlülükler doğurmaktadır. Kısa vadeli kazanç düşüncesiyle hareket eden işverenler, aslında gelecekte çok daha büyük finansal krizlerle karşılaşma riskini göze almaktadır. İşverenin sigortalı çalıştırmaya başladığını Kuruma bildirmemesi halinde, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 102. maddesi uyarınca çalıştırılan her sigortalı için idari para cezası uygulanmaktadır. Bu ceza tutarı, bazı durumlarda yalnızca tespit edilen ay için değil, kayıt dışı çalıştırmanın devam ettiği her ay için ayrı ayrı uygulanmaktadır.

Kayıt dışı çalıştırılan işçinin iş kazası geçirmesi durumunda ise işverenin sorumluluğu çok daha ağırlaşmaktadır. 5510 sayılı Kanunun 23. maddesinin ikinci fıkrası gereğince, sigortalı çalıştırmanın süresi içinde Kuruma bildirilmemesi halinde iş kazası, meslek hastalığı veya hastalık sonucu ilgililere Kurumca yapılan ve ileride yapılması gerekli bulunan her türlü masrafların tutarı ile gelir bağlanırsa bu gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri tutarı, işverene ayrıca ödettirilmektedir. Yani işveren, tasarruf ettiği prim tutarının çok üzerinde bir mali yükümlülükle karşı karşıya kalmaktadır. Bu durum, özellikle ağır iş kazalarında yüz binlerce hatta milyonlarca liralık rakamlara ulaşabilmekte, işverenin tüm birikimlerini ve hatta işletmesinin devamlılığını tehlikeye atabilmektedir. Uygulamada, bir işçinin sakatlığı ya da ölümüyle sonuçlanan iş kazası nedeniyle işverene rücu edilen tutarların, işyerinin tasfiyesine neden olduğu vakalar sıkça görülmektedir.

Ayrıca, kayıt dışı çalıştırma tespit edilen işyerleri, 5510 sayılı Kanunun 81. maddesinin 4. fıkrası uyarınca; aynı maddenin 1. fıkrasının (ı) bendi kapsamında sağlanan destek unsurlarından ve diğer destek unsurlarından yararlanma hakkını kaybetmektedir. Bu durum, işverenin devlet desteklerinden mahrum kalması anlamına gelmektedir.

Haksız Rekabet Boyutu:

Kayıt dışı çalıştırma, sadece Kuruma karşı bir yükümlülüğün ihlali değil, aynı zamanda piyasada ciddi bir haksız rekabet unsurudur. Kayıt dışı çalıştıran işveren, sigorta primi, vergi ve diğer yasal yükümlülüklerden kaçınarak maliyetlerini düşürmekte, bu sayede aynı sektörde faaliyet gösteren ve tüm yasal yükümlülüklerini yerine getiren diğer işverenlere karşı haksız bir rekabet avantajı elde etmektedir. Bu durum, piyasa ekonomisinin temel ilkelerinden biri olan eşit koşullarda rekabet prensibini ciddi şekilde ihlal etmekte ve serbest piyasa mekanizmasının sağlıklı işlemesini engellemektedir.

Bu durum, dürüst işverenler açısından iki yönlü bir mağduriyet yaratmaktadır: Birincisi, piyasa fiyatları kayıt dışı çalışmanın yarattığı yapay düşük maliyetlere göre şekillenmekte, bu da yasal yükümlülüklerini yerine getiren işverenlerin rekabet gücünü azaltmaktadır. İkincisi, piyasadaki genel güven ortamı zedelenmekte, “herkes kayıt dışı çalıştırıyorsa ben neden çalıştırmayayım” türünden bir olumsuz zihniyet oluşmaktadır. Özellikle emek yoğun sektörlerde bu sorun daha belirgin hale gelmekte, tekstil, inşaat, tarım ve turizm gibi alanlarda kayıt dışılık oranları yükseldikçe, kayıtlı çalışan işletmelerin ayakta kalması giderek zorlaşmaktadır. Sonuç olarak, ya bu işletmeler de kayıt dışına yönelmekte ya da sektörden çekilmek zorunda kalmaktadır. Bu kısır döngü, nihayetinde ekonominin tamamında bir ahlaki çöküşe ve kuralsızlaşmaya yol açmaktadır.

Sigortalı Çalışanlar Açısından Kayıplar:

Kayıt dışı çalıştırılan sigortalı, sosyal güvenlik sisteminin sağladığı tüm haklardan mahrum kalmaktadır. Çalışan, her gün işine gidip emek harcamasına rağmen, geleceği için hiçbir güvence biriktirememekte, adeta görünmez bir sistemin içinde kaybolmaktadır. İş kazası geçirmesi durumunda geçici iş göremezlik ödeneği, sürekli iş göremezlik geliri veya ölüm halinde hak sahiplerine bağlanacak gelirler için gereken sigortalılık süreleri ve prim gün sayıları eksik kalmaktadır. Sigortalının yaşlılık aylığı hakkı kazanması için gereken prim ödeme gün sayısı da eksik hesaplanmakta, emeklilik yaşına geldiğinde yeterli gün sayısına ulaşamaması nedeniyle hak kaybına uğramaktadır. On yıllarca çalışmış bir kişinin, sadece kayıt dışı çalıştırıldığı dönemler nedeniyle emekli olamaması ve yaşlılığında yoksullukla mücadele etmek zorunda kalması, sosyal devlet ilkesiyle bağdaşmayan trajik bir durumdur.

Özellikle iş kazası durumunda, kayıt dışı çalışmanın bedeli çok ağır olmaktadır. Örneğin incelediğimiz dosyalardaki bir vakada, kayıt dışı çalıştırılan işçinin geçirdiği iş kazası sonrasında Kurumun tüm masrafları ve gelir bağlanması halinde ilk peşin sermaye değeri işverene rücu edilmiştir. Ayrıca işverene hem süresinde bildirim yapılmamasından kaynaklanan idari para cezası, hem de kayıt dışı çalıştırmadan kaynaklanan idari para cezası uygulanmıştır. Ancak işçi açısından durum daha da vahimdir: Tedavi süreci boyunca maddi ve manevi sıkıntılar yaşayan işçi, işverenin ödeme güçlüğüne düşmesi veya tamamen kaybolması durumunda ise tam bir çaresizlikle karşı karşıya kalmaktadır. İşçi, bir yandan sağlık sorunlarıyla boğuşurken, diğer yandan haklarını aramak için hukuki mücadele vermek zorunda kalmakta, bu süreç hem mali hem de psikolojik açıdan yıpratıcı olmaktadır.

Sigortasız Çalışanlar (Tamamen Kayıt Dışı) Açısından Durum:

Hiçbir şekilde sigortalılığı bulunmayan ve tamamen kayıt dışı çalıştırılan kişiler ise sosyal güvenlik sisteminin dışında kalmaktadır. Bu kişiler, iş kazası geçirmeleri halinde Kurum tarafından sağlanan hiçbir haktan yararlanamamakta, tüm tedavi masraflarını ve iş göremezlik nedeniyle kaybettikleri geliri kendileri karşılamak zorunda kalmaktadır. Bu grup çalışanlar, modern toplumda adeta ‘görünmez insanlar’ statüsünde bulunmakta, herhangi bir sosyal koruma şemsiyesinden yoksun olarak yaşamlarını sürdürmektedir. Özellikle mevsimlik tarım işçileri, gündelikçiler, ev hizmetlerinde çalışanlar ve enformel sektör çalışanları bu kategoride yoğunlaşmaktadır. Bu kişilerin çoğu, düzenli bir gelire sahip olmadıkları için sağlık hizmetlerine erişimde de ciddi sorunlar yaşamakta, hastalık veya kaza durumunda tedavi masraflarını karşılayamamaktadır.

Psikolojik ve Sosyal Etkiler:

Kayıt dışı istihdamın, rakamlarla ifade edilemeyecek psikolojik ve sosyal etkileri de bulunmaktadır. Kayıt dışı çalışan kişiler, sürekli bir güvencesizlik hissi içinde yaşamakta, yarının ne getireceğini bilememekte, iş kazası veya hastalık durumunda ne yapacaklarını bilememektedir. Bu belirsizlik ortamı, çalışanların mental sağlığını olumsuz etkilemekte, kronik stres, anksiyete bozuklukları ve depresyon gibi psikolojik sorunların ortaya çıkmasına zemin hazırlamaktadır. İşveren-işçi ilişkisinde güven unsuru tamamen ortadan kalkmakta, çalışan sürekli olarak “işveren beni her an işten çıkarabilir, sigortalı değilim, haklarımı arayamam” kaygısı taşımaktadır. Çalışan, iş yerinde yaşadığı herhangi bir haksızlık karşısında sesini çıkaramamakta, çünkü işini kaybetme ve hiçbir hak elde edememe korkusu yaşamaktadır. Bu durum, işyerinde mobbing, aşırı çalışma saatleri ve güvensiz çalışma koşulları gibi sorunların yaygınlaşmasına neden olmaktadır.

Toplumsal düzeyde ise kayıt dışı istihdam, sosyal güvenlik sisteminin finansmanını olumsuz etkilemekte, sistemin sürdürülebilirliğini tehdit etmektedir. Prim ödemeden sisteme dahil olmayan kişilerin sayısının artması, sistem üzerindeki mali yükü artırmakta, düzenli prim ödeyen sigortalıların yükünü ağırlaştırmaktadır. Kayıt dışı istihdamın yaygınlaşması, sosyal devlet anlayışının temellerini sarsmakta, toplumsal dayanışma ilkesini zayıflatmaktadır. Sistemin finansman dengesi bozuldukça, emekli maaşlarının düşmesi, sağlık hizmetlerinin kalitesinin azalması ve sosyal yardımların yetersiz kalması gibi sorunlar ortaya çıkmakta, bu da toplumsal huzursuzluğu artırmaktadır. Ayrıca, kayıt dışı ekonominin büyümesi, devletin vergi gelirlerini azaltmakta, bu da kamu hizmetlerinin finansmanını zorlaştırmaktadır.

İşçi Farkındalığı ve Bilinçlendirme:

İşçilerin önemli bir bölümü, kayıt dışı çalışmanın kendileri açısından doğuracağı hak kayıplarının farkında değildir. Özellikle genç çalışanlar, ilk işlerinde kısa süreli çalışacaklarını düşünerek kayıt dışı çalışmayı kabul etmekte, ancak bu durumun gelecekte yaratacağı sorunları öngörememektedir. Gençlerin “şimdilik iş buldum, sigortanın önemini sonra düşünürüm” yaklaşımı, yıllar sonra telafisi imkansız kayıplarla karşılaşmalarına neden olmaktadır. Bu nedenle, eğitim sisteminden başlayarak, iş hayatına atılacak bireylere sosyal güvenlik hakları konusunda kapsamlı bir bilinçlendirme yapılması hayati önem taşımaktadır. Sendikalar, meslek odaları ve sivil toplum kuruluşlarının bu konuda aktif rol alması, çalışanların haklarını öğrenmesi ve savunması açısından kritik bir gerekliliktir.

Sosyal Güvenlik Denetmenlerinin Rolü ve Sorumlulukları:

Kayıt dışı istihdamla mücadelede en kritik aktörlerden biri, Sosyal Güvenlik Kurumu bünyesinde görev yapan sosyal güvenlik denetmenleridir. 5510 sayılı Kanun  uyarınca, sosyal güvenlik denetmenleri, işyerlerinin mevzuata uygunluğunu denetlemek, kayıt dışı istihdamı tespit etmek ve gerekli idari işlemleri başlatmak konusunda geniş yetkilere sahiptir.

Denetim Esnasında Bilgilendirme ve Farkındalık Oluşturma:

Modern sosyal güvenlik denetimi anlayışında, sadece cezai yaptırım uygulamak değil, aynı zamanda denetim esnasında işveren ve işçi bilgilendirmelerinin yapılması ve farkındalık oluşturulması gerekmektedir. Denetmenlerin en önemli görevlerinden biri, kayıt dışılığı tespit etmekten ziyade önlemektir. Denetmenler, işyerine girdikleri andan itibaren hem işverenle hem de çalışanlarla birebir görüşerek, sosyal güvenlik mevzuatı konusunda bilgilendirme yapmakta, kayıt dışı çalışmanın her iki taraf açısından doğuracağı riskleri somut örneklerle anlatmaktadır. Bu yaklaşım, özellikle küçük ölçekli işletmelerde ve bilgi eksikliğinden kaynaklanan ihlallerde önemli bir fark yaratmaktadır.

İşyerinde yapılan denetim sırasında, sadece o anki durumu tespit etmekle kalınmamakta, işverenin gelecekte karşılaşabileceği sorunlar da öngörülerek önleyici tavsiyelerde bulunulmaktadır.